Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.
- She likes her eggs hard-boiled.
O, iş yerinde her zaman katıdır.
- She is always hard at work.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Tom Mary'yi görmek için güçlükle bekleyebiliyordu.
- Tom could hardly wait to see Mary.
Tom tekrar yüzmeye gitme fırsatını güçlükle bekleyebiliyordu.
- Tom could hardly wait for the chance to go swimming again.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
Bir çok öğrenci Bay Brown'a saygı duyuyor.
- A lot of students look up to Mr Brown.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
Birçok büyük insan gençliklerinde zorluklardan geçmişlerdir.
- Many great men went through hardship during their youth.
Yağmur iyi ve şiddetli yağıyordu.
- It was raining good and hard.
Dün şiddetli yağmur yağdı.
- It rained hard yesterday.
Biz çok çalışmak için zorlandık.
- We were forced to work hard.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
Onun köpeği ağır duyar.
- His dog is hard of hearing.
Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
- You are working too hard. Take it easy for a while.
a hard life.
He wants to make gobs of money selling cassettes.