icin

listen to the pronunciation of icin
Türkisch - Englisch

Definition von icin im Türkisch Englisch wörterbuch

için
for

This room is not suitable for sleeping. - Bu oda uyumak için uygun değil.

This ship is not fit for an ocean voyage. - Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.

için
that

He began to work for that company last year. - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.

He only paid ten dollars for that shirt. - Şu gömlek için sadece on dolar ödedi.

için
toward

Tom is working toward a master's degree in engineering. - Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.

We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals. - Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.

için
on
için
for the use of
için
since therefore
için
in the interest of
için
since

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

için
because of

In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around. - Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve. - Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.

için
pro-
için
out of

The man went out of his way to take me to the station. - Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

için
after

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

He was the only recourse for his family after his father's death. - O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.

için
in order to

In order to return to our era, what should we do? - Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?

In order to know a man, you have only to travel with him a week. - Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.

için
in order to, for the purpose of: Unutmak için içer. He drinks in order to forget. Fadıla'ya o piyanoyu süs olarak kullansın diye değil, çalması için verdi. She gave Fadıla the piano to play, not to use as an ornament
için
so as to

He hurried so as to be in time for the train. - Trene zamanında yetişmek için acele etti.

Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning. - Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.

için
because, on account of, for, owing to: Kar yağdığı için gitmedik. We didn't go because it was snowing. İşte onun için katılmam. So you see it's for that reason I won't join
için
for; about; to, in order to, so as to; so that, in order that; because, since
için
pro

Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests. - Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

için
seeing

I'm looking forward to seeing you again soon. - Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.

He is looking forward to seeing you. - O seni görmek için sabırsızlanıyor.

için
for: Mazlum sizin için bir hediye getirdi. Mazlum brought you a present. Bunu Şefika için yaptım. I did this for Şefika's sake. Bu elbise Hamiyet için çok dar. This dress is too small for Hamiyet. Bunun için kaç para verdin? How much money did you pay for this? Sandalı bir saat için kiraladım. I rented the rowboat for an hour. O bizim için konuşur. He'll speak for us. Sigara içmeyenler için ayrı bir bölüm yok mu? Isn't there a separate section for nonsmokers? Benim bilet Londra için. My ticket's for London. Allah aşkı için söyle! For God's sake tell me!
için
in the cause of
için
so
için
on account of

She cannot attend school on account of illness. - O, hasta olduğu için okula gidemiyor.

Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold. - Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.

için
about, concerning, with regard to (usually used with demek, düşünmek, or söylemek): Bu sözlük için ne düşünüyorsunuz? What do you think about this dictionary? Raşit için intihar etti diyorlar. They are saying that Raşit committed suicide. II. Sultan Mehmet için Fatih derler. They call Sultan Mehmet II ''the Conqueror.'' Nuriye için nasıl böyle bir şey söyleyebildi? How could he have said such a thing about Nuriye?
için
for, to, in (someone's) opinion: Onun için çok mühimdi. It was very important to her
için
as
için
now that

The nights are getting longer now that it is autumn. - Artık sonbahar olduğu için geceler uzuyor.

Tom is happier now that Mary has left. - Mary gittiği için, Tom daha mutlu.

için
seeing that

Seeing that it is raining, you had better stay home. - Yağmur yağdığı için evde kalsan iyi olur.

için
inasmuch as
için
so as

He hurried so as to be in time for the train. - Trene zamanında yetişmek için acele etti.

I took a bus so as not to be late for my appointment. - Randevuma geç kalmamak için otobüse bindim.

için
to your
için
f.o
için
towards

She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it. - O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.

We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals. - Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.

için
interest

Thank you for your interest. - İlginiz için teşekkür ederim.

To be an interesting person you have to feed and exercise your mind. - İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.

için
lest

Thank you very much for everything. He wrote it down lest he should forget it. - Her şey için çok teşekkür ederim. O unutmasın diye onu yazdı.

Work quietly lest you disturb others. - Başkalarını rahatsız etmemek için sessizce çalışın.

zevk için
for fun

I like to play sport for fun not for competition. - Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

Don't come to school just for fun. - Sadece zevk için okula gelmeyin.

devletin devlete barış için ödediği para
tribute
için için
within
için için
In order for
için için öfkelenmek; kırılmak
to get angry for; break
için sevinmek
to rejoice
için hangi hattı kullanmam lazım
Which line should I take
için için
secretly, slowly
için için
secretly, covertly
için için
internally, inwardly
için için
innerly
için için
bitterly

She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law. - O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.

için için ağlamak
to weep inwardly
için için gülmek
to laugh up one's sleeve, laugh inwardly, be secretly amused
için için gülmek
laugh inwardly
için için yanan ateş
smolder
için için yanmak
rankle
için için yanmak
1. to burn internally. 2. to burn slowly and silently. 3. inwardly to burn with passion. 4. inwardly to be deeply distressed; secretly to feel very sad
için için yanmak
smolder
için için yanmak
to smoulder, to smolder
için kullanılan kısaltmadır
(Hukuk) SEC documents
için kullanılmak
be served as a
için tütün
chewing tobacco
için uğraşmak
strive after
için uğraşmak
work hard for
için uğraşmak
strive for
için çalışmak
strive for
için çalışmak
strive after
için çalışmak
strain after
içmek için şarap satın almak
buy wine to drink
başkası için yapılan
vicarious
bir iş için gönderme
errand
mek için
in order to
bizim için
for us
olması için
in order that
mesi için
in order that
at arabası tekerine dönmemesi için sokulan çomak
spoke
bir an için
momentarily

Tom was momentarily silent. - Tom bir an için sessizdi.

Tom is expected to arrive momentarily. - Tom'un bir an için varması bekleniyor.

değişik bir meslek için eğitmek
retrain
huzuru sağlamak için kurulan yasadışı örgüt üyesi
vigilante
körler için kabartma yazı
braille
önermek (iş vb için)
put up
adam seçmek (oyun için)
pick up
alay için
for fun
allah için
honestly
allah için
be fair
allah için
fair
allah için
verily
allah için
to be fair
aranjman (çiçek için)
arrangement
belirsiz süre için depolama
(Askeri) dead storage
benim için endişelenme
don't worry about me
benim için farketmez
i don't mind
bilgi için
(Askeri) info
bunu gerçekleştirmek için
do this
bunun için
because of this
bunun için
ad hoc
bunun için
for this

I'm getting too old for this. - Bunun için çok yaşlanıyorum

There was a good reason for this. - Bunun için iyi bir neden vardı.

bunun için
so then
cins (hayvan için)
strain
cins (hayvan/bitki için)
stock
daha fazla bilgi için
for more information
daha fazla yardım için
(Bilgisayar) please contact
daha fazla yardım için
for further assistance
deneme için
on trial
denemek için
tentative
desteklemek için
in support of
diretmek (için)
insist on
durmak için
(Bilgisayar) stop after
düzenleme için
(Bilgisayar) for editing
ekim için kiralanan arazi
allotment
emniyet için
back-up
en iyi hale getirmek için
(Bilgisayar) optimization
erkekler için mayo
swimming trunks
fidye için alıkoymak
(Politika, Siyaset) kidnap
fidye için birini kaçırmak
kidnap
görüntü için
(Bilgisayar) for images
halk için
public

Tom hates speaking in public. - Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

Don't be afraid of public speaking. - Halk içinde konuşmaktan korkmayın.

hepimiz birimiz için
all-for-one
her biri için
cum
her biri için
for each
her için
for each
her yıl için
per annum
herkes için
(Bilgisayar) anyone's use
heykel veya benzeri için oyuk
niche
ihracat için üretilen mahsul
(Ticaret) cash crop
ilerisi için saklanmak
be laid up
ilginiz için
for your interest
karpuz (lamba için)
globe
mermi için kovan
cartridge case
onun için
for that reason
onun için
so
onun için
that's why
onun için
accordingly
papaz olmak için okumak
study for the ministry
para için
for money
pasta kreması için torba
(Gıda) pastry bag
resim için
(Bilgisayar) for pictures
rezervasyon için
for reservation
senin için
for you

Potato chips are not good for you. - Patates cipsi senin için iyi değildir.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

seçmek için tıklat
(Bilgisayar) click to select
yapabilmek için
able to
yapabilmek için
be able to
zevk için yapılan iş
a labor of love
kızak için uygun yokuş
coast
seçim için aday önermek
put up
-mak için
So as to
Allah için
truly to be fair
Bir pire için yorgan yakar
(Atasözü) He that takes revenge at all costs
anlayışınız için teşekkürler
thanks for your understanding
belli bir süre için, geçici olarak
For a time, temporarily
bilginiz için
for your information
bir şeyi yapmak için gereken zamanı kullanmak
take the time
bugün için
today
gemiler için demir atma komutu
command ship for the moorage
göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
thanks for your interest
kışı geçirmek için yapılan çoban kulübesi
The shepherd's hut to spend the winter
olduğu için
Because

I like him not because he is kind but because he is honest. - Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

olmadığı için, eksik olduğundan
it is not, is missing
salata yapmak için kullanılan
used to make salad
toprağı ekip biçmek için kullanmak
To cultivate the land use
hasar tespiti için kıta Amerikası içinde keşif uçuşu; hasar tespiti için kıta Am
(Askeri) continental United States airborne reconnaissance for damage assessment; continental United States area reconnaissance for damage assessment
Türkisch - Türkisch

Definition von icin im Türkisch Türkisch wörterbuch

için
Sebep ve sonuç belirtir
için
Hakkında
için
Amacıyla, maksadıyla
için
Süre belirtir
için
Süre belirtir: "Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım."- A. Gündüz
için
Özgü, ayrılmış
için
Hakkında: "Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var
için
Uğruna, yoluna
için
Sebep ve sonuç belirtir: "Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi."- R. N. Güntekin. -dan / -den dolayı, ... -dan / -den ötürü: "Bu büyük şehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu. Özgü, ayrılmış
için
Kağnılar için de bir çift sözüm var."- B. R. Eyuboğlu
için
Uğruna, yoluna: "Neler yapmadık şu vatan için."- O. V. Kanık
için
Düşüncesince, kendince, göre
için
Amacıyla, maksadıyla: "Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı."- S. F. Abasıyanık
için
Düşüncesince, kendince, göre: "Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat."- B. Felek
için
Ant deyimleri yapar
için
Karşılığında, karşılık olarak
için
Oranla, göz önünde tutulursa
için için
İçinden, açığa vuramayarak, yavaş yavaş, gizli gizli
icin
Favoriten