Rahatlamak için yatıştırıcı müzik dinlemem gerekiyor.
- In order to relax, I need to listen to soothing music.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
- Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
Sadece kumsalda oturup bir hafta boyunca gevşemek istiyorum.
- I just want to sit on the beach and relax for a week.
Onu rahatlatmak için bir ilaç verdi.
- He gave her a drug to make her relax.
Sıcak banyo kaslarımı gevşetti.
- The hot bath relaxed my muscles.
İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.
- Import regulations have been relaxed recently.
Dinlenmek için ne yapıyorsun?
- What do you do for relaxation?
Dinlendirici bir öğleden sonrayı hak ediyorum.
- I deserve a relaxing afternoon.
Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.
- Granted, watching TV can be relaxing.
Rahatlamak için ne yapıyorsun?
- What do you do for relaxation?
Ben sadece biraz daha rahatlama istiyorum.
- I just want a little more relaxation.
Tom gevşemiş ve dinlenmiş görünüyordu.
- Tom looked relaxed and rested.
Sıcak banyo kaslarımı gevşetti.
- The hot bath relaxed my muscles.
Tom gevşemiş göründüğümü söyledi.
- Tom said I seemed relaxed.
Tom gevşemiş gibi görünüyordu.
- Tom looked like he was relaxed.
Sami, Leyla'ya bazı gevşeme egzersizleri gösterdi.
- Sami showed Layla some relaxation exercises.
Onunla rahatlamış hissediyorum.
- I feel relaxed with him.
Tom rahatlamış görünüyordu.
- Tom seemed to be relaxed.
Yağmurun sesini rahatlatıcı buluyorum.
- I find the sound of the rain relaxing.
Bu gerçekten o kadar rahatlatıcı değil.
- It's not really that relaxing.
relaxation of the soft palate.
relaxation of efforts.
The relaxed rules were greatly tightened after the lawsuit.
... the relax ...
... You can sit back, relax, say OK, Google-- ...