yasaklama

listen to the pronunciation of yasaklama
Türkçe - İngilizce
{i} prohibition
interdiction
(Hukuk) banning, prohibition
interdict
embargo
proscription
prohibiting, crackdown
enjoin
inhibition
prohibiton
crackdown

The government is expelling illegal aliens as part of a crackdown. - Hükümet yasadışı yabancıları yasaklamanın bir parçası olarak kovuyor.

forbiddance
to ban
ban

We should ban advertising aimed towards children. - Çocuklara yönelik amaçlanmış reklamı yasaklamalıyız.

Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars. - Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

yasaklamak
forbid
yasaklamak
{f} prohibit
yasaklamak
ban

Banning smoking in restaurants is very popular, even with smokers! - Restoranlarda sigara içmeyi yasaklamak çok popüler, hatta sigara içenler ile!

They wanted to ban slavery everywhere in the United States. - ABD'nin her yerinde köleliği yasaklamak istediler.

yasaklama emri
restraining order
yasaklama getirmek
fulminate
yasaklamak
enjoin
yasakla
{f} ban

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

You are banned from entering this place. - Bu yere giriş yasaklandı.

yasaklamak
{f} taboo
yasaklamak
{f} inhibit
yasakla
(Bilgisayar) also ban
yasaklamak
forbid to
yasaklamak
forbad
yasaklamak
foreclose
yasaklamak
forbade
yasaklamak
forbidding
yasaklamak
(Kanun) interdicere
yasaklamak
embargoing
yasakla
foreclose
yasakla
forbid

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

yasakla
forbade

My parents forbade me to see Tom again. - Ebeveynlerim Tom'la tekrar görüşmemi yasakladı.

My father forbade me from having a pet cat. - Babam evcil kedi sahibi olmamı yasakladı.

yasakla
forbid to be
yasakla
{f} inhibited
yasakla
{f} forbidding

There is a very strict rule forbidding smoking in bed. - Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.

yasakla
interdict
yasakla
{f} prohibited

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

yasakla
forbid to
yasakla
{f} proscribed
yasakla
{f} forbidden

She is forbidden to go out. - Onun dışarı çıkması yasaklandı.

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

yasakla
proscribe
yasakla
prohibit

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

Every religion prohibits murder. - Her din cinayeti yasaklar.

yasakla
{f} outlaw

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.

The local government outlawed the production of alcoholic beverages. - Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.

yasakla
forbad
yasaklamak
bar
yasaklamak
{f} interdict
yasakla
banned

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

yasakla
banning

The Mexican government announced the banning of all imports of second-hand cars, except for 1998 models. - Meksika hükümeti 1998 modeller hariç tüm ikinci-el arabaların ithalatını yasakladığını duyurdu.

Book banning is an authoritarian act. - Kitap yasaklama otoriter bir eylemdir.

yasaklamak
to forbid
yasakla
forbidto
yasaklamak
to forbid, prohibit; to ban; to forbid (someone) (something); to forbid (someone) (to do something)
yasaklamak
put under a taboo
yasaklamak
outlaw
yasaklamak
debar
yasaklamak
put a ban on
yasaklamak
tabu
yasaklamak
proscribe
yasaklamak
call off
yasaklamak
to prohibit, to forbid, to ban, to inhibit, to proscribe
yasaklamak
imprison
yasaklamak
embargo
yasaklamak
put the lid on smth
yasaklamak
put under a ban
yasaklamak
put one's foot down
yasaklamak
clamp the lid on smth
Türkçe - Türkçe
Yasaklamak işi
yasaklamak
Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek: "Kanunun gösterdiği yetkili merci ... belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklayabilir."- Anayasa
yasaklamak
Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek