yabancılaşma

listen to the pronunciation of yabancılaşma
Türkçe - İngilizce
alienation

Alienation is a common theme of twentieth-century literature. - Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.

estrangement
estrangement, alienation
{i} alienating
disaffection
yabancı
stranger

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

yabancı
foreigner

Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke. - Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

Foreigners astound me. - Yabancılar beni şaşırtır.

yabancı
foreign

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

yabancı
{s} strange

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

The man was a total stranger. - Adam tam bir yabancıydı.

yabancı
unknown
yabancı
{i} alien

The Earth is under attack by alien invaders. - Dünya yabancı işgalciler tarafından saldırı altında.

Aliens controlled Earth's progress in secret. - Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.

yabancı
exterior
yabancı
offshore
yabancı
peregrine
yabancı
unfamiliar

On the street at night, Tom was threatened by an unfamiliar man with a knife and robbed of his money. - Gece sokakta, Tom bıçaklı yabancı bir adam tarafından tehdit edildi ve parasını soydular.

Being unfamiliar with foreign languages, you'll never be able to understand the foreigner's silence. - Yabancı dillerle yabancı olursan, yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.

yabancılaşmak
be alienated
yabancı
the stranger
yabancı
gringo
yabancı
(Hukuk) foreigner, alien
yabancı
outsider

Tom will always be an outsider. - Tom her zaman bir yabancı olacak.

You're not exactly an outsider. - Sen tam olarak bir yabancı değilsin.

yabancı
outlandish
yabancı
exotic
yabancı
strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
yabancı
xeno

They tried to hide their xenophobia. - Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.

Xenophobia is a widespread attitude in ghettos. - Yabancı düşmanlığı gettolarda yaygın bir tutumdur.

yabancı
tramontane
yabancı
stranger; foreigner, alien
yabancı
foreign, alien
yabancı
gook
yabancı
unfamiliar, strange
yabancı
unco
yabancı
extraneous
yabancı
wog
yabancı
nonresident
yabancı
barbarous
yabancı
external
yabancı
wop
yabancı
barbarian
yabancılaşmak
to become estranged
yabancılaşmak
become estranged
yabancılaşmak
to become strangers to each other, become alienated or estranged from each other
Türkçe - Türkçe
Belli tarihî şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan unsurların değişik biçimde kavranması
Yabancılaşmak işi
Belli tarihsel şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan unsurların değişik biçimde kavranması
alienation
Yabancı
il
Yabancı
elgin
Yabancı
el
Yabancı
çıtak
Yabancı
bigane
Yabancı
yad
Yabancı
(Osmanlı Dönemi) ACEMÎ
Yabancı
oba
Yabancılaşmak
melezleşmek
yabancı
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge: "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen: "Yabancı müşteri giremezdi kapısından
yabancı
Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi: "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın
yabancı
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
yabancı
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
yabancı
Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç
yabancılaşmak
Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek: "Ses Sevim'in sesi, fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses."- R. N. Güntekin
yabancılaşmak
Tanımaz, bilmez hâle gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek
yabancılaşmak
Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek
yabancılaşma