Tom devamlı olarak pasta yiyor.
 - Tom continually eats cake.
O kötü huylu oldu, sürekli karısının yemeklerini eleştirdi ve midesindeki bir ağrıdan şikâyet etti.
 - He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
 - Peter is continually making phone calls to his mother.
Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
 - If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
 - She complained continually that there was no money left.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
 - Tom continually eats cake.