Köylüler ziyaretçilerine karşı nazikti.
- The villagers were kind to their visitors.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Memleketim Bolu'da patates aromalı köy ekmeği yedim.
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.
- My brother lives in a small village.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
Bu nehir benim köyümden geçer.
- This river runs through my village.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
- The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
Köylülere yiyecek sağladılar.
- They supplied the villagers with food.