Onların karşılaşmaları kaçınılmazdı.
- It was inevitable that they would meet.
Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Gecikme kaçınılmazdı.
- The delay was unavoidable.
Olan şey kaçınılmazdı.
- What happened was unavoidable.
Progress is inevitable.
- Progress is unavoidable.