İki kızımız ve iki oğlumuz var.
- Wir haben zwei Töchter und zwei Söhne.
Onların kızı hemşire.
- Ihre Tochter ist Krankenschwester.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kız evlat saçını fırçalar.
- The daughter brushes her hair.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
- I shall win the king's daughter! they both cried.
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
- I'm Helen Cartwright's daughter.
Generally, who visits their parents more, sons or daughters?
- Wer besucht im Allgemeinen öfter seine Eltern, die Söhne oder die Töchter?
He married his daughter to a rich man.
- Er verheiratete seine Tochter mit einem reichen Mann.