Onların kızı hemşire.
- Ihre Tochter ist Krankenschwester.
Parayı kızına devretti.
- Sie überschrieb das Geld ihrer Tochter.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
- Your daughter is a drug addict.
Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
- I shall win the king's daughter! they both cried.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Joneslar kızlarını sever.
- The Joneses love their daughter.
Generally, who visits their parents more, sons or daughters?
- Wer besucht im Allgemeinen öfter seine Eltern, die Söhne oder die Töchter?
He married his daughter to a rich man.
- Er verheiratete seine Tochter mit einem reichen Mann.