Tom'un canı yemek pişirmek istemiyor.
- Tom doesn't feel like cooking.
Jane bana yemek pişirmek isteyip istemediğimi sordu.
- Jane asked me if I would like to cook.
Tom bu akşam akşam yemeğini pişirmek zorunda.
- Tom has to cook dinner tonight.
Tom'un canı yemek pişirmek istemiyor.
- Tom doesn't feel like cooking.
Babamın iyi bir aşçı olmasından gurur duyuyorum.
- I'm proud of my father being a good cook.
Aşçılığını özleyeceğim.
- I'll miss your cooking.
O, yemek yapmak zorunda olduğu için her sabah erken kalkar.
- Every morning she gets up early because she has to cook.
Ben yemek yapmakta başarısız oluyorum.
- I am failing at cooking.
Sizin için akşam yemeği pişireyim mi?
- Shall I cook dinner for you?
Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
- My mother is busy cooking dinner.
Pencereden dışarı bir şeyler atmak yasaktır.
- It is forbidden to throw things out of the window.
Onu dışarı atmak istemiyordum.
- I didn't want to throw that out.
... JACK, DID YOU THROW ARTHUR INTO OUR WALL OF FRIENDSHIP? ...
... And so they throw chairs on the court. ...