Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.
 - Tom wants to take Mary out tomorrow night.
Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
 - Tom opened the door to let his dog out.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
 - Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
 - I can't go out because I have a lot of homework.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
 - He addressed my full attention to the landscape outside.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
 - Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Ev dahili ve harici temizlendi.
 - The house was cleaned inside and out.
Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
 - I'm going to go out this afternoon.
Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
 - Daddy, may I go out and play?
Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
 - I'm going to go out this afternoon.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
 - Most young adults enjoy going out at night.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
 - It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
O her gün, dışarıda yemek yerdi, ancak şimdi buna gücü yetmiyor.
 - He used to eat out every day, but now he can't afford it.
Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
 - I like the smell of bread just out of the oven.
Artık sır açığa çıktı.
 - Now the secret is out.
Sır resmi olarak açığa çıktı.
 - The secret is officially out.