Kazanmak için ufak bir şansımız var.
 - We have small chance to win.
Aslında, ufak bir şikayetim var.
 - Actually, I do have one small complaint.
Hollanda küçük bir ülkedir.
 - The Netherlands is a small country.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
 - He lived in a small town nearby.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
 - We have a small backyard.
Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
 - A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
 - What you make is small potatoes compared to the boss's salary.