Aslında, ufak bir şikayetim var.
 - Actually, I do have one small complaint.
Kız kardeşim ve ben tatilde Fuji Dağı'nın dibindeki ufak bir köyde kaldık.
 - During the vacation my sister and I stayed at a small village at the foot of Mt. Fuji.
Hollanda küçük bir ülkedir.
 - Holland is a small country.
Benim odam çok küçük.
 - My room is very small.
Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
 - A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
 - We have a small backyard.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
 - What you make is small potatoes compared to the boss's salary.