zevkim

listen to the pronunciation of zevkim
Турецкий язык - Английский Язык
My pleasure
zevk
enjoyment

Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life. - Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.

The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert. - Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.

zevk
pleasure

We derive a lot of pleasure from books. - Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.

She takes pleasure in seeing horror films. - O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.

zevk
{i} meat
zevk
{i} fancy
zevk
luxury
zevk
{i} like

I don't like his taste in color. - Onun renk zevkini sevmiyorum.

I like to play sport for fun not for competition. - Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

zevk
taste

It requires a good taste to study art. - Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.

You have good taste in music. - İyi bir müzik zevkin var.

zevk
treat
zevk
{i} sweet

The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure. - Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.

I appreciate sweet things and books. - Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.

zevk
savour
zevk
delightfulness
zevk
joy

She's jumping with joy. - O, zevkten dört köşe oluyor.

I jumped for joy when I heard the news. - Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.

zevk
amusement
zevk
appreciation
zevk
flavour
zevk
ecstasy
zevk
man

From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them. - Bu vakitten sonra adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşadılar ki onları görmek bir zevkti.

Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations. - Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.

zevk
gusto
zevk
pleasantness
zevk
indulgence
zevk
delight

I have received your letter and read it with delight. - Senin mektubunu aldım ve onu zevkle okudum.

Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift. - Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.

zevk
fleshpots
zevk
zest
zevk
fun

This novel is fun and enjoyable. - Bu roman eğlenceli ve zevkli.

Don't come to school just for fun. - Sadece zevk için okula gelmeyin.

zevk
amuse

We were greatly amused by her story. - Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.

zevk
gratification

That job gave him little gratification. - Bu iş ona biraz zevk verdi.

zevk
liking

She gave me a necktie which was completely to my liking. - O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.

zevk
savour [Brit.]
zevk
bang
zevk
enjoyment, pleasure, delight, fun, indulgence, kick; taste, flavour; appreciation, good taste
zevk
good taste

It requires a good taste to study art. - Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.

Tom has good tastes in music. - Tom'un müzikte iyi zevkleri vardır.

zevk
kick

I get a kick out of life. - Hayattan zevk alıyorum.

Tom gets a kick out of this kind of thing. - Tom bu tür şeyden zevk alıyor.

zevk
pleasure, delight, enjoyment, fun, delectation
zevk
sense of taste, gustation
zevk
delectation
zevk
good taste, taste, discrimination
zevk
(a) taste, (a) preference, (a) liking
zevk
savor
zevk
relish

Danger gives relish to adventure. - Tehlike maceraya zevk verir.

Dangers give relish to an adventure. - Tehlikeler bir maceraya zevk verir.

zevk
lusty
zevk
jollity
zevk
stingo
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение zevkim в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ZEVK
(Osmanlı Dönemi) Lezzet alma, hoşa gitme, tatma
ZEVK
(Osmanlı Dönemi) Alay etmek. Güzeli çirkinden ayırma kabiliyeti.(Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz... S.)
ZEVK
(Osmanlı Dönemi) Boş vakit geçirmek. Eğlenmek
ZEVK
(Osmanlı Dönemi) Hoş, hoşa giden. Mânevi haz
Zevk
selvet
zevk
Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
zevk
Eğlence

Basketbol oynamak çok eğlenceli. - Basket oynamak çok zevklidir.

zevk
Tat, lezzet
zevk
Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz
zevk
Tat, lezzet: "Batı edebiyatında şarap içmekten onun zevkinden hiç bahsedilmez."- B. Felek
zevk
Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz: "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık."- Y. K. Beyatlı
zevk
Hoşa giden ve eğlendiren şey
zevk
Hoşa giden ve eğlendiren şey: "Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor."- N. Cumalı
zevk
Beğeni
zevkim
Избранное