yumuşaklık

listen to the pronunciation of yumuşaklık
Турецкий язык - Английский Язык
{i} softness
softness; mildness; flexibility; gentleness
limpness
mellowness
ductility
softness; gentleness; mildness
lenience
give
mildness
geniality
suppleness
gentleness
leniency
sweetness
malleability
smoothness
kid glove
lightness
flexibility
clemency
blandness
easygoingness
pulpiness
fluffiness
equability
soft

It is soft to the touch. - O yumuşaklık hissi veriyor.

containment
lenity
mellow
yumuşak
soft

She spoke with a soft voice. - O, yumuşak bir sesle konuştu.

Tadashi has a soft voice. - Tadashi yumuşak bir sese sahip.

yumuşaklık hissi vermek
be soft to the touch
yumuşak
{s} mild

This winter has been mild. - Bu kış yumuşak geçti.

The climate of England is milder than that of Scotland. - İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır.

yumuşak
easygoing

Tom used to be easygoing. - Tom yumuşak başlıydı.

yumuşak
{s} tender

The turkey was tender and juicy. - Hindi yumuşak ve sulu.

With a slow movement of his hand, he pushed aside a lock of her hair. Then, tenderly and softly, he kissed her neck below the ear. - Yavaş bir el hareketiyle onun bir tutam saçını kenara itti. Sonra, şefkatle ve yumuşak bir şekilde kulağının alt tarafından boynunu öptü.

yumuşak
supple
yumuşak
{s} lax
yumuşak
genial
yumuşak
milky
yumuşak
smooth

Silk is soft and smooth. - İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.

The sea looks calm and smooth. - Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.

yumuşak
malleable

Aluminum is a malleable metal. - Alüminyum bir yumuşak metaldir.

yumuşak
mellifluous
yumuşak
touchiness
yumuşak
flexible
yumuşak
squishy
yumuşak
wooly
yumuşak
(Askeri) mild slope equation
yumuşak
feathery
yumuşak
low
yumuşak
fluffy

The snow was soft and fluffy. - Kar yumuşak ve kabarıktı.

yumuşak
lenient
yumuşak
flabby
yumuşak
gummy

Children like gummy bears. - Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler.

yumuşak
mellow
yumuşak
urbane
yumuşak
ductile
yumuşak
subdued
yumuşak
good-natured
yumuşak
creamy
yumuşak
pliable
yumuşak
mushy
yumuşak
balmy

The weather was balmy. - Hava ılık ve yumuşaktı.

yumuşak
gentle

His voice was soft and gentle. - Onun sesi yumuşak ve kibardı.

She spoke to the children in a gentle voice. - Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.

yumuşak
softer

Would you mind speaking a little softer please? - Biraz daha yumuşak konuşur musunuz?

He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer. - Bir incitici söz ve bir küçümseme hariç, asla daha yumuşak tutkularla konuşmadı.

yumuşak
smoother
Yumuşak
(Tıp) malacotic
yumuşak
benignant
yumuşak
bland
yumuşak
kindly

Our teacher is at once stern and kindly. - Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur.

yumuşak
soft boiled
yumuşak
soft; tender; gentle; flexible; yielding; mellifluous, mellifluent; (hava) genial, balmy; (iklim) benign, mild
yumuşak
effeminate
yumuşak
light
yumuşak
flaccid
yumuşak
yielding
yumuşak
floppy
yumuşak
pulpy
yumuşak
velvet

If you pick up the velvet, you can feel how soft it is. - Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.

yumuşak
spongy
yumuşak
kid glove
yumuşak
limp
yumuşak
honey
yumuşak
pulp
yumuşak
melting
yumuşak
placid
yumuşak
{s} loose
yumuşak
pliant
yumuşak
nonviolent
yumuşak
quiet
yumuşak
squashy
çizgilere yumuşaklık katmak
scumble
Турецкий язык - Турецкий язык
Ilımlı, iyi davranma, mülâyemet
Yumuşak olma durumu
(Osmanlı Dönemi) MERANET
(Osmanlı Dönemi) MÜRN
(Osmanlı Dönemi) MELYENE
(Osmanlı Dönemi) LÜDANE
(Osmanlı Dönemi) LÜDUNE
(Osmanlı Dönemi) ZİLL
mülayemet
(Osmanlı Dönemi) HEVADE
(Osmanlı Dönemi) TEREF
(Osmanlı Dönemi) RAHASA
(Osmanlı Dönemi) NÜUME
(Osmanlı Dönemi) GAMN
(Osmanlı Dönemi) NUUMET
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) FETAH
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) EYKE
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) GALFAK
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) DİMASE
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) GAMÎN
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) REHAH
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) MA'D
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) GAYDAK
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) TENÜK
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) HABRENCE
Yumuşak
nerm
Yumuşak
(Osmanlı Dönemi) RAHS
Yumuşak
naim
yumuşak
Avuçla sıkıldığında buruşmayan, sert karşıtı
yumuşak
Dokununca hoş bir duygu uyandıran
yumuşak
Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden
yumuşak
Dokununca hoş bir duygu uyandıran: "... yumuşak lepiska saçlarına amiyane bir perişanlık gelmişti."- Y. K. Karaosmanoğlu
yumuşak
Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı
yumuşak
Sessiz, hafif: "Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır."- A. Ş. Hisar
yumuşak
Kolay çiğnenen, kolay kesilen
yumuşak
Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal
yumuşak
Ilıman
yumuşak
Kolaylıkla bükülen, sert karşıtı
yumuşak
Okşayıcı, tatlı, hoş
yumuşak
Sessiz, hafif
yumuşak
Okşayıcı, tatlı, hoş: "Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor."- Y. Z. Ortaç
yumuşak
Kolaylıkla işlenebilen: "Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlılığı emerek yaşarmış."- M. Ş. Esendal
yumuşak
Kolaylıkla işlenebilen
yumuşaklık
Избранное