She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
He never travels without taking an alarm clock with him.
- O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.
Time travel is possible.
- Zamanda yolculuk mümkündür.
The voyage lasted 14 months.
- Yolculuk 14 ay sürdü.
The voyage to America used to take many weeks.
- Amerika'ya yolculuk birçok hafta sürerdi.
Travelling is easy these days.
- Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
I'm travelling alone.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
What a pleasant journey we had!
- Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
He made a journey to Paris.
- O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
Congratulations! You just won a free cruise to the Bahamas!
- Tebrik ederiz! Bahamalar'a ücretsiz yolculuk kazandınız!
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
We've been traveling for three days.
- Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
Do you like to travel by yourself?
- Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
Is it possible to travel at such a high speed?
- Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.