yardımın

listen to the pronunciation of yardımın
Турецкий язык - Английский Язык
aid
The person who promotes or helps in something being done; a helper; an assistant
An aide-de-camp, so called by abbreviation
An exchequer loan
Help assistance; succor, relief
Something which helps; a material source of help

The incompetent general's brilliant aid often made priceless suggestions.

{n} help support, subsidy, a helper
{v} to help, assist, succor, support, relieve
An aide-de-camp, so called by abbreviation; as, a generals aid
A pecuniary tribute paid by a vassal to his feudal lord on special occasions
A subsidy granted to the king by Parliament; also, an exchequer loan
To support; to give support to; to further the progress of; to help; to assist
An activity or event in aid of a particular cause or charity is intended to raise money for that cause or charity. a charity performance in aid of Great Ormond Street Children's Hospital
a gift of money to support a worthy person or cause
A pecuniary tribute paid by a vassal to his lord on special occasions
If something aids a process, it makes it easier or more likely to happen. The export sector will aid the economic recovery Calcium may aid in the prevention of colon cancer. see also Band-Aid, first aid, hearing aid, legal aid
An aid-de-camp, so called by abbreviation; as, a general's aid
To aid someone means to help or assist them. a software system to aid managers in advanced decision-making The hunt for her killer will continue, with police aided by the army and air force. = help, assist Aid is also a noun. He was forced to turn for aid to his former enemy. = assistance
A historical subsidy granted to the crown by Parliament for an extraodinary purpose; also, an exchequer loan
To support, either by furnishing strength or means in coöperation to effect a purpose, or to prevent or to remove evil; to help; to assist
yardım
assistance

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

May I be of assistance? - Yardım edebilir miyim?

yardım
backing
yardım
aid

The dictator had the absolute loyalty of all his aides. - Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.

Victims of the hurricane received financial aid from the government. - Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.

yardım
{i} help

Yesterday I helped the father. - Dün babama yardım ettim.

Give help to anyone who needs it. - Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.

yardım
favor

Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity. - Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.

In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you. - Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.

yardım
{i} contribution
yardım
subsidy
yardım
rescue

We'll help you rescue him. - Onu kurtarmana yardım edeceğiz.

We'll help you rescue them. - Onları kurtarmana yardım edeceğiz.

yardım
assist

May I be of assistance? - Yardım edebilir miyim?

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

yardım
{i} hand

Could you lend me a hand? - Bana yardım edebilir misin?

Can I give you a hand? - Yardım edebilir miyim?

yardım
(Ticaret) financial support
yardım
guidance
yardım
safeguard
yardım
helping each other
yardım
(Bilgisayar) answer wizard
yardım
(Bilgisayar) more

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

Tom certainly helped make our party more fun. - Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.

yardım
service

The service agent helped me solve my problem. - Servis temsilcisi problemi çözmeme yardım etti.

Room service. May I help you? - Oda servisi. Size yardımcı olabilir miyim?

yardım
ministration
yardım
recourse

His last recourse will be to go to his father for help. - Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.

yardım
pitance
yardım
subsidization
yardım
succory
yardım
support

Thank you for being so supportive. - Bu kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim.

She won an Oscar nomination for best supporting actress. - O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.

yardım
furtherance
yardım
boost
yardım
favour
yardım
push

Tom helped us push the car. - Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.

My car is stuck in the mud. Could you help me push it out? - Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?

yardım
cooperation
yardım
auspices
yardım
subvention
yardım
a good turn
yardım
succour
yardım
benefaction
yardım
assisted by
yardım
aid to
yardım
aid of
yardım
help of
yardım
aid in
yardım
help on

It is our duty to help one another. - Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

The three brothers must help one another. - Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

yardım
favour [Brit.]
yardım
succour [Brit.]
yardım
backup
yardım
(Hukuk) aid, assistance, auspice, guidance
yardım
aid , assistance , help
yardım
helpfulness

I thank you for your helpfulness. - Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.

yardım
lift

Tom didn't lift a finger to help. - Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.

Can you help me lift this? - Bunu kaldırmama yardım eder misin?

yardım
donative
yardım
dole

Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job. - Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.

yardım
relief

Relief supplies were raced to the disaster area. - Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırılmıştır.

Tom absconded with all the money donated for earthquake relief. - Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.

yardım
comfort
yardım
succor
yardım
help, aid, assistance, succour, succor " muavenet; contribution; donation" bağış, iane
yardım
donation
yardım
booster
yardım
shot
yardım
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

yardım
{i} alms
yardım
cooperate
yardım
ministry
yardım
standby
yardım
{i} sustenance
yardım
{i} welfare

I'm living on welfare, without a car or anything. - Devletten aldığım yardımla geçiniyorum, ne arabam ne başka bir şeyim var.

He is working for social welfare. - Sosyal yardım için çalışıyor.

yardım
patron
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yardımın в Турецкий язык Турецкий язык словарь

yardım
ianet
Yardım
nasr
Yardım
(Hukuk) MUAVENET
Yardım
(Osmanlı Dönemi) MÜSAADE
Yardım
(Osmanlı Dönemi) KURBUK
Yardım
avn
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FETTE
Yardım
asuv
Yardım
iane
Yardım
(Osmanlı Dönemi) YED
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FÜTUH
Yardım
asist
Yardım
yardak
yardım
Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para, ihtiyaç maddeleri
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet: "Bu, bir ricada bulunacak, bir yardım isteyecek sandı."- M. Ş. Esendal
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet
yardım
Bağış, iane
yardım
Etki: "Otların üstünde, ağaçların yapraklarında kalan yağmur damlaları rüzgârın da yardımıyla öğleye kadar kurudu."- N. Cumalı
yardım
Etki
yardım
Destek, asist
yardımın
Избранное