He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
She likes walking alone.
- O yalnız yürümeyi sever.
She likes walking alone.
- O yalnız yürümeyi sever.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
In his forties and fifties, a man is still a toddler.
- Bir adam kırklı ve ellili yaşlarında hala yürümeye başlayan bir çocuktur.
The toddler wobbled when he first stood up.
- Yürümeye başlayan çocuk ilk ayağa kalktığında yalpaladı.
It was an ideal day for walking.
- Yürümek için ideal bir gündü.
He had been walking for hours.
- O saatlerdir yürümekteydi.
We've walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
We have walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
She likes walking alone.
- O yalnız yürümeyi sever.
I like to hike in the mountains.
- Ben dağlarda yürümekten hoşlanırım.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
A sprained ankle disabled him from walking for a month.
- Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.
Tom didn't want to walk the tightrope without a net.
- Tom ağ olmadan ipte yürümek istemiyordu.
It takes twenty minutes to walk from the station to school.
- İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.