McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
- McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
- People called for an immediate invasion of Cuba.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
- We ate a hasty meal and left immediately.
Bu adam benim en yakın amirimdir.
- This man is my immediate superior.
Tom Mary'nin en yakın amiridir.
- Tom is Mary's immediate supervisor.
Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
Ayrıntılar hemen hazır değildi.
- Details weren't immediately available.
Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.
- Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
- We ate a hasty meal and left immediately.
Yakın geleceğim için planlarım yok.
- I don't have plans for my immediate future.
Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı.
- Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.
Yangın derhal söndürüldü.
- The fire was put out immediately.
Delegeler derhal oylarını kullandılar.
- The delegates voted immediately.