He made his son a wealthy man.
- O, oğlunu varlıklı bir adam yaptı.
Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
Most creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizdeki varlıkların çoğu kirlilikten etkilendi.
Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
- Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.
Many people these days are asset-rich but time-poor.
- Birçok kişi bugünlerde varlık açısından zengin ama zaman açısından fakir.
He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
- O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Humans are conscious beings.
- İnsanlar bilinçli varlıklardır.
Man is a social being.
- İnsan sosyal bir varlıktır.
Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
- Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
This financial audit also includes an evaluation of the company's assets.
- Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.
Layla and Sami separated and split their small assets.
- Leyla ve Sami küçük varlıklarını ayırıp bölüştüler.
Supernatural beings exist.
- Doğaüstü varlıklar var.
He thinks that they are not sentient beings.
- O onların duyarlı varlıklar olmadıklarını düşünüyor.