It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
I want to fly above the clouds.
- Ben bulutların üzerinde uçmak istiyorum.
If humans were meant to fly, they would have wings.
- İnsanlar uçmak için amaçlansalardı kanatları olurdu.
I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
He uses a pencil with a fine point.
- O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
The plane was on the point of taking off.
- Uçak kalkış noktasındaydı.
After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
- Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
- NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
Tom tiptoed into the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.
Tom tiptoed out of the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff?
- Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin?
He stood on the edge of the cliff.
- O, uçurumun kenarında durdu.
Fadil went to extremes to cover up his greed.
- Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
He fell from one extreme to the other.
- O bir uçtan diğerine düştü.
Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
- Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Can you teach me how to fly?
- Bana nasıl uçacağımı öğretebilir misin?
Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
- Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
Tom wanted a pencil with a softer lead.
- Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
You could hear a pin drop.
- Sinek uçsa duyabilirsin.
She observed how butterflies fly.
- O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
A bat flying in the sky looks like a butterfly.
- Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
This is the second time I've flown.
- Bu ikinci kez uçuşum.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
I saw a flock of birds flying aloft.
- Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
Timuçin flew from Yozgat to Warszawa with Ryan Air.
- Timuçin, Yozgat'tan Varşova'ya Ryan Air ile uçtu.
He flew in the face of Jishuku.
- Jishuku'nun karşısında uçtu.
If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
yakında istanbul a uçuyorum.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
The town is located in the extreme north of Japan.
- Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
No bird soars too high if he soars with his own wings.
- Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.