Flying is the quickest way to travel.
- Uçmak seyahat etmek için en hızlı yoldur.
Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.
These birds don’t fly well but they are excellent runners.
- Bu kuşlar iyi uçmaz ama harika koşuculardır.
If I had wings to fly, I would have gone to save her.
- Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
I wish I had wings to fly.
- Keşke uçmak için kanatlarım olsa.
No bird soars too high if he soars with his own wings.
- Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir.
He uses a pencil with a fine point.
- O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
- Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
Tom quietly tiptoed out of the room.
- Tom, parmak uçlarında yürüyerek sessizce odadan çıktı.
Tom tiptoed out of the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
He stood on the edge of the cliff.
- O, uçurumun kenarında durdu.
Tom pushed Mary off the edge of the cliff.
- Tom Mary'yi uçurumun kenarından itti.
I want to fly above the clouds.
- Ben bulutların üzerinde uçmak istiyorum.
It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
He fell from one extreme to the other.
- O bir uçtan diğerine düştü.
Fadil went to extremes to cover up his greed.
- Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
- Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
Can you teach me how to fly?
- Bana nasıl uçacağımı öğretebilir misin?
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
- Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
Tom wanted a pencil with a softer lead.
- Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
It was so quiet you could hear a pin drop.
- O kadar sessizdi ki sinek uçsa duyabilirdın.
You could hear a pin drop.
- Sinek uçsa duyabilirsin.
It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
- Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
I'd like to take a 9:30 flight.
- 9:30 uçağı ile uçmak istiyorum.
She observed how butterflies fly.
- O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
Brilliant butterflies flew hither and thither.
- Parlak kelebekler oradan oraya uçtu.
I've never flown in an airplane.
- Bir uçakta asla uçmadım.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
We are flying over the Pacific.
- Biz Pasifik üzerinde uçuyoruz.
We flew from London to New York.
- Londra'dan New York'a uçtuk.
She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
The town is located in the extreme north of Japan.
- Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
Wash eggplants and cut their endings.
- Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
Birds flap their wings to fly.
- Kuşlar, uçmak için kanatlarını çırparlar.
If humans were meant to fly, they would have wings.
- İnsanlar uçmak için amaçlansalardı kanatları olurdu.