Yalnız yolculuk ediyorum.
- I'm travelling alone.
Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.
- Travelling is easy these days.
Turistler seyahat ederken yerel kültürlere uymaya dikkat etmeliler.
- Tourists should take care to respect local cultures when they are travelling.
Yalnız seyahat ediyorum.
- I'm travelling alone.
Seyahat etmeyi gerçekten severim.
- I really like travelling.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
- If I were rich, I'd pass my time in travelling.
Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
- Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.
- She was afraid of travelling alone.
Dünyayı gezmek istiyorum.
- I would like to travel around the world.
Dünyayı gezmek istiyorum.
- I want to travel around the world.
Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
- Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
Tek başına yolculuk etmekten hoşlanır mısın?
- Do you like to travel by yourself?
Önümüzdeki ayın başında Estonya'ya geziye gideceğiz.
- We're going to travel to Estonia at the beginning of next month.
Gülliver'in Gezileri ünlü bir İngiliz yazar tarafından yazılmıştır.
- Gulliver's Travels was written by a famous English writer.
Steve bana yolculuklarının hikayesini anlattı.
- Steve told me the tale of his travels.
Yalnız yolculuk ediyorum.
- I'm travelling alone.
Tom bir gezici satış temsilcisiydi.
- Tom was a traveling salesman.
Ben aya seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel to the moon.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
- May I pay with a travelers' check?
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Işık sesten daha hızlı hareket eder.
- Light travels faster than sound.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.
- Tom wants to travel around Europe.
Tom dünyayı dolaşmak istedi.
- Tom wanted to travel around the world.
Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?
- Would you like to travel abroad?
Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.
- Traveling abroad is one of my favorite things.
Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
Yalnız seyahat etmek bir grupla gitmekten daha ilginçtir.
- It's more interesting to travel alone than to go on a group tour.
Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.
- I want to take a year off and travel around the world.
Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
Üç gündür yolculuk yapmaktayız.
- We've been traveling for three days.
Fadıl, Leyla'yı görmek için Kahire'ye gitti.
- Fadil traveled to Cairo to see Layla.
Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
- Dan traveled to London to see Linda.
Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.
- I spent more than three-quarters of my summer vacations traveling.
Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.
- Tom and Mary spent a year traveling around the world.
O, seyahat etmeye alışkındır.
- She is used to traveling.
O, seyahat etmeye alışkındır.
- He's accustomed to traveling.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
Bill'in babası bir seyyar satıcıydı.
- Bill's father was a traveling salesman.
Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.
- Tom makes a living as a traveling salesman.
a travelling companion.
travel to Spain.
I like to travel.
I’m off on my travels around France again.
I’ve travelled the world.
My drill press has a travel of only 1.5 inches.