Bence hoş görünüyorsun.
- I think you look fine.
Bu, Boston'un en hoşi otellerinden biridir.
- This is one of Boston's finest hotels.
O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.
- Try on that shirt. It's made of fine cotton.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
- Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
Guinness biraların en iyisidir.
- Guinness is the finest of beers.
Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
- I think it will be fine.
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
Okulda güzel sanatlar okuyor.
- She is studying fine art at school.
Ben yasadışı otopark için 20 dolar para cezasına çarptırıldım.
- I was fined 20 dollars for illegal parking.
Tom 300 dolar para cezası ödedi.
- Tom paid a $300 fine.
Şimdi her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum.
- I believe everything is fine now.
Seni temin ederim, her şey yolunda.
- I assure you, everything's fine.
Bu güzel günlerden bir gün o sadece hak ettiğini alacak.
- One of these fine days he will get his just deserts.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Cümlede bir sıkıntı göremedim.
- The sentence seems fine to me.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Tom çok iyi bir müzisyen.
- Tom is a very fine musician.
O gün hepimiz çok iyi bir zaman geçirdik.
- We all had a fine time that day.
O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
- He wrote a fine description of what happened there.
Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay a fine for jaywalking.
Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.
- Ken was fined 7,000 yen for speeding.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.
Ben iyiyim. Sadece küçük bir kesik.
- I'm fine. It's just a little cut.
En son ne zaman bir para cezası ödedin?
- When was the last time you paid a fine?
Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
- It will be fine this afternoon.
He refilled his glass. ‘The fine is very good,’ he said.
... and Amazon, by the way, does a fine product as well-- ...
... But I guess that's fine. ...