Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
 - Tom began trying to break down the door.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
 - I've done half the work, and now I can take a break.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
 - Let's have a tea break somewhere around there.
Savaş çıksa ne yaparsın?
 - What would you do if war were to break out?
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
 - I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Plastik kolayca kırılmaz.
 - Plastic does not break easily.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo gave but did not break.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
 - If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
 - He tried to break his son's habit of smoking.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
If the vase falls to the floor, it might break.