to elderly

listen to the pronunciation of to elderly
Английский Язык - Турецкий язык
yaşlı olmak
{s} yaşlı

Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur. - In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.

Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi. - Tom gave his seat to an elderly lady.

ihtiyar
old
{s} bayat

Bu ekmek ne kadar bayat? - How old is this bread?

Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert. - This old bread is as hard as a rock.

elderly
yalnızca
old
kartaloş
old
kartaloz
old
önceki
old
pişkin
old
eski

Futbol eski bir oyundur. - Soccer is an old game.

Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir. - Replace the old tires with new ones.

old
yaşında
old
{s} ihtiyar

O, ihtiyarlığı reddediyor. - He refuses to accept his old age.

O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım. - I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.

elderly
yaşlılara
elderly
{s} oldukça yaşlı

Oldukça yaşlılara kim bakmalı? - Who should look after the elderly?

elderly
(isim) ihtiyar
elderly
yaşını basını almış
elderly
{s} yaşını başını almış
elderly
yaşlı başlı
elderly
yaşlıca
elderly
ununu elemiş tarağını asmış
old
{s} deneyimli, tecrübeli
old
yaşlılık

Yaşlılık günlerim için para tasarruf ediyorum. - I'm saving money for my old age.

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur. - It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.

old
old age ihtiyarlık
old
{s} harika

On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm. - When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.

Eski güzel günler ne kadar harikaydı. - How wonderful were the good old days.

old
{s} kart

Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı. - There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.

Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar. - Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.

old
{s} modası geçmiş
old
meleke sahibi
old
dili sevgili
old
the old country göçmenin eski
old
aşınmış
old
(Tıp) İhtiyar, yaşlı
Английский Язык - Английский Язык
old; having lived for relatively many years
{a} growing somewhat in years, rather old
older
Somewhat old; advanced beyond middle age; bordering on old age; as, elderly people
A person who is age 60 and over
people aged 60 years and over The term is mainly used for comparative purposes See also functional age
old
{s} old, aged, senior
advanced in years; (`aged' is pronounced as two syllables); "aged members of the society"; "elderly residents could remember the construction of the first skyscraper"; "senior citizen"
Individuals age 65 and over
{i} aged people collectively
politeness You use elderly as a polite way of saying that someone is old. an elderly couple Many of those most affected are elderly. The elderly are people who are old. The elderly are a formidable force in any election
to elderly

    Расстановка переносов

    to eld·er·ly

    Турецкое произношение

    tı eldırli

    Произношение

    /tə ˈeldərlē/ /tə ˈɛldɜrliː/

    Видео

    ... reduced number of workers.  And it’s possible that the well-being of elderly people could ...
    ... percent per year for the last 25 years.  So there are far fewer disabled elderly now than ...
Избранное