Onun bürosunu bulmak kolaydı.
 - Finding his office was easy.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
 - It was easy to find his office.
Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü.
 - Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
 - It was easy to find his office.
O eski kitap gerçek bir keşiftir.
 - That old book is a real find.
O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.
 - Those findings match my own observations.
Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.
 - I asked Tom to confirm my findings.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
 - The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
Onun görünümünü çekici bulurum.
 - I find her appearance attractive.
Ann, bir iş bulamıyor.
 - Ann can't find a job.
Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
 - Sami needed to find a job to support his children.
Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak.
 - Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.