Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
 - Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
 - I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
Tom muhtemelen o kadar para harcamak istemez.
 - Tom probably doesn't want to spend that much money.
Para harcamak seni mutlu eder mi?
 - Does spending money make you happy?
Aileme yemek pişirmek için gereğinden daha fazla zaman harcamayacağım.
 - I didn't want to spend any more time than necessary cooking for my family.
Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
 - Tom didn't want to spend that much for a meal.
Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.
 - I want to spend my life with you.
Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.
 - I want to spend some time with you.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
 - We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
 - She earns more than she spends.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
 - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.