to be able to, to have the capacity to

listen to the pronunciation of to be able to, to have the capacity to
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to be able to, to have the capacity to в Английский Язык Турецкий язык словарь

will
{i} istek

O,o kediye bakmak için istekliydi. - He was willing to care for that cat.

O, istekle çalışmaya başladı. - He began to study with a will.

will
niyet et/arzula
will
{i} arzu

Bu dünyada, ne kadar arzu ederseniz edin asla gerçekleşmeyecek şeyler vardır. - There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.

will
Gelecek zaman kipinde kullanılır: They will leave tomorrow. Yarın gidecekler
will
{f} dilemek

Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın. - You will have to apologize when you see him.

Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım? - Why will I write a letter to apologize?

will
(İnşaat) arzu, istek, gelecek zaman eki
will
{i} irade

İrademe karşı beni gönderdi. - He made me go against my will.

Onu kendi irademe karşı yaptım. - I did it against my will.

will
vasiyetle bırakmak
will
-er
will
{f} vasiyet etmek
will
{f} istekte bulunmak
will
iradesini kullanmak
will
-ar
will
{f} emretmek
will
{i} vasiyet

Babası vasiyetinde evi ona bıraktı. - Her father left her the house in his will.

Avukattan vasiyetimi yazmasını rica ettim. - I asked the solicitor to make out my will.

will
{f} amaçlamak
to be able
muktedir
will
{i} irade, istenç
will
{i} vasiyetname, vasiyet
will
{f} 1. to (bir şeyin) (birine) bırakılmasını vasiyet etmek, vasiyet yoluyla (bir şeyi) (birine)
Английский Язык - Английский Язык
will

Unfortunately, only one of these gloves will actually fit over my hand.

to be able to, to have the capacity to

    Расстановка переносов

    to be a·ble to, to have the ca·pac·i·ty to

    Произношение

Избранное