the power of readily combining objects in such a manner

listen to the pronunciation of the power of readily combining objects in such a manner
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the power of readily combining objects in such a manner в Английский Язык Турецкий язык словарь

wit
{i} nükte

Tom sık sık nükte yapar. - Tom frequently makes witty remarks.

Tom her zaman nükte yapıyor. - Tom is always making witty remarks.

wit
farkında olmak
wit
nüktecilik
wit
{i} ince espri

İnce espri konuşmaya lezzet verir. - Wit gives zest to conversation.

O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi? - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?

wit
espritüel kimse
wit
nüktedanlık
wit
{f} öğrenmek

Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum. - I want to know who's staying with us.

Yerli bir konuşucuyla Fransızca öğrenmek istiyorsan, lütfen benimle irtibat kur. - If you'd like to study French with a native speaker, please contact me.

wit
{f} farkında ol

Tom'un ebeveynleri olmadan müzeye girmesine izin verilmeyeceğinin farkında olmamasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum. - I think it's highly unlikely that Tom was not aware that he wouldn't be allowed to enter the museum without his parents.

Biz aslında bunun farkında olmadan hiyeroglifle yazıyoruz. - We are basically writing in hieroglyphics without being aware of it.

wit
{f} yâni

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Yani benim fikrimin nesi var? - So what's wrong with my idea?

wit
anlayış

İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır. - A good sense of humor will help you deal with hard times.

Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir. - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.

wit
akıl

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir. - All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.

O, onunla tartışmayacak kadar akıllıdır. - She knows better than to argue with him.

wit
zekâ

Doğa ona zeka ve güzellik vermiş. - Nature endowed her with wit and beauty.

Onların en iyi durumdaki hem zeka hem de vücutları ile, yeni gelenlerin eğitim kampını dört gözle bekleyelim. - With both mind and body in their best condition, let's look forward to the newcomers' training camp.

wit
zekâ kıvraklığı
wit
{i} espritüel kimse, nüktedan kimse
wit
{i} espritüellik, nüktedanlık, nüktecilik
wit
{i} ince zekâ

Ben senin ince zekana sahip değilim. - I don't have your wit.

wit
(isim) zekâ, ince zekâ, akıl, ince espri, nükte, zeki kimse
Английский Язык - Английский Язык
wit
the power of readily combining objects in such a manner

    Расстановка переносов

    the po·wer of read·i·ly com·bin·ing objects in such a man·ner

    Турецкое произношение

    dhi pauır ıv redıli kımbaynîng ıbceks în sʌç ı mänır

    Произношение

    /ᴛʜē ˈpouər əv ˈredəlē kəmˈbīnəɴɢ əbˈʤeks ən ˈsəʧ ə ˈmanər/ /ðiː ˈpaʊɜr əv ˈrɛdəliː kəmˈbaɪnɪŋ əbˈʤɛks ɪn ˈsʌʧ ə ˈmænɜr/
Избранное