Muhabir: Bana bir örnek verebilir misin?
- Reporter: Can you give me an example?
Twitter, saçmalıklara iyi bir örnektir.
- Twitter is a good example of absurdity.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
- He gave him a lump of silver as big as his head.
Şimdiye kadar ilk kez bir misal verdim.
- This is the first time I've ever given an example.
Bir misal verebilir misin?
- Can you give an example?
Biz onun dersini izlemeliyiz.
- We should follow his example.
Mesela, bu bir kalem.
- For example, this is a pen.
Mesela, İngilizceyi seviyor musun?
- For example, do you like English?
Benim mememde bir yumru var.
- I have a lump in my breast.
Bir küp şeker, lütfen.
- One lump of sugar, please.