Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.
- We arranged the books according to size.
Bu ev, Peter'inki ile aynı büyüklüktedir.
- This house is about the same size as Peter's.
Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
- Your room is twice the size of mine.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Tom Mary'nin ayakkabı ölçüsünü bilmiyor.
- Tom doesn't know what Mary's shoe size is.
Ayakkabı ölçün nedir?
- What's your shoe size?
Bu elbise, üç ebatta gelir.
- This dress comes in three sizes.
Onlar değişik ebatlarda üretilmektedir.
- They are manufactured in various sizes.
Onun ayakkabı numarası ne?
- What is his shoe size?
Altı numara eldiven giyerim.
- I wear size six gloves.
Durumu değerlendirdi ve derhal harekete geçti.
- He sized up the situation and acted immediately.
Elinizdeki tüm boyutlar bunlar mı?
- Are these all the sizes you have?
Birçok renk ve boyutlarda kristaller onun masasının karşısında dağıldı.
- Crystals of many colors and sizes were scattered across his desk.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Bu ayakkabılardan benim boyutumda olanından sizde var mı?
- Do you have these shoes in my size?
Kitabına macun koyan kişi ben değilim.
- I am not the one who put paste on your book.
Şarkı sözlerini buldum,ama bunları kopyalayıp yapıştıramam.
- I found the lyrics, but I can't copy paste them.
Yapıştırıcı ile iki kağıt yaprağını birbirine yapıştırdım.
- I stuck two sheets of paper together with paste.
Halının büyüklüğü 120'ye 160 santimetredir.
- The size of the carpet is 120 by 160 centimeters.
Tom yirmi yaşındayken giydiği aynı beden pantolonu hâlâ giyebiliyor.
- Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.
I don't think we have the red one in your size.
What to do is up to you.
- Ne yapılacağı size kalmış.
Sorry it took me so long to write to you.
- Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
That's for you to decide.
- Karar vermek size kalmış.
I'm very grateful to you for your help.
- Yardımınız için size çok minnettarım.
What can I get you for drinking?
- İçmek için size ne alabilirim?
I will be glad to help you.
- Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.