Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
- Today is our day to shine.
Bugün parlatmak için bizim günümüzdür.
- Today is our day to shine.
Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- Susan shined your father's shoes.
Ayakkabılarımı iyice parlat.
- Give my shoes a good shine.
Ayakkabılarımı cilalamak zorundayım.
- I have to shine my shoes.
Ayakkabılarımı cilalamak zorundayım.
- I have to shine my shoes.
Tom ayakkabılarını cilaladı.
- Tom shined his shoes.
Beyaz ışık prizmada parladığı zaman, ışık tüm renklerine ayrılır.
- When white light shines through a prism, the light is separated into all its colors.
Işık karanlıkta parlar.
- The light shines in the darkness.
Ayakkabılarımı cilalamak zorundayım.
- I have to shine my shoes.
Oyun her halukârda oynanacak.
- The game will be played rain or shine.
Ne olursa olsun, oyun oynanacak.
- The game will be held rain or shine.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.
- We saw the first star shining in the sky.
İncile göre, Üç Kıral parlayan bir yıldız tarafından Hazreti İsa'ya yol gösterildi.
- According to the Bible, the Three Kings were guided to Jesus by a shining star.
Güneş parlak bir şekilde parladı.
- The sun shone brightly.
Yıldızlar gökyüzünde parladı.
- The stars shone in the sky.
Ay ışıl ışıl parlıyordu.
- The moon was shining brightly.
Güneş ışıl ışıl parlıyor.
- The sun is shining brightly.
Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.
- Tom intends to go, rain or shine.
Öyle ya da böyle, postacı postayı dağıtır.
- Rain or shine, the postman delivers the mail.
Işıldayan gözleriyle beni dinliyordu.
- He was listening to me with his eyes shining.
Ay parlak parlıyordu.
- The moon was shining bright.
Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- The moon is shining brightly tonight.
O mavi-beyaz parlayan yıldız Sirius'tur.
- That blue-white shining star is Sirius.
Çocuk parlayan gözlerle konuştu.
- The child talked with his eyes shining.
1. whatever the weather is. He runs every morning, rain or shine.
2. if you say you will do something come rain or shine, you mean you will do it whatever happens. Come rain or shine, I'll be there, I promise.
Rise and Shine sleepy head.
Tom, ne olursa olsun, her sabah koşuya gider.
- Tom goes jogging every morning, rain or shine.
Ne olursa olsun, gideceğim.
- I will go, rain or shine.
Her halükarda orada yapıyor olacağız.
- We'll be there rain or shine.
Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- Susan shined your father's shoes.
O, ayakkabılarını parlattı.
- She had her shoes shined.
Bulutların üstünde, güneş parlamaya devam ediyor.
- Above the clouds, the sun keeps on shining.
He always showed up right on time, rain or shine.
a shining example.
That mind which harboureth Philosophie, ought by reason of her sound health, make that bodie also sound and healthie: it ought to make her contenment to throughshine in all exteriour parts .
You can take your unsolicited advice and stick it where the sun don't shine.
... secret of the stars. Why do the stars shine? Why does the galaxy light up? Why do we ...
... king -- out of yourself, and let that superstar shine. ...