It is the greatest happiness in life to love and to be loved.
- Hayattaki en büyük mutluluk sevmek ve sevilmek.
How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
- Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.
You have to like teaching in order to do it.
- Onu yapmak için öğretmenliği sevmek zorundasın.
You can't help but like him.
- Onu sevmekten başka çaren yok.
To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
Tom has loved Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
I no longer love you.
- Artık seni sevmiyorum.
I'm sorry, I love you.
- Üzgünüm, seni seviyorum.
If you want to be loved, love!
- Eğer sevilmek istiyorsan, sev!
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
Children need loving.
- Çocukların sevilmeye ihtiyacı vardır.
One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
- Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
I dislike big cities.
- Ben büyük şehirleri sevmem.
My child dislikes the dentist.
- Çocuğum diş hekimini sevmez.
I started liking Mary as soon as I met her.
- Onunla karşılaşır karşılaşmaz, onu sevmeye başladım.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
One should love one's own mother.
- Bir insan kendi annesini sevmelidir.
No one knows if he loves her or not.
- Hiç kimse onun onu sevip sevmediğini bilmiyor.