Kendine bile bakamaz o.
- Der kann ja nicht einmal auf sich selbst aufpassen.
Kendi kendine Almanca öğrenmek mümkün mü?
- Ist es möglich, selbständig Deutsch zu lernen?
Kendinize saygı duyun.
- Respektiere dich selbst.
Ne kadar kilo alırsan o kadar kaçırılman zorlaşır. Kendini koru ve kek ye!
- Je mehr du wiegst, desto schwerer kannst du entführt werden. Schütze dich selbst und iss Kuchen!
Senin yaşında kendini geçindirmelisin.
- In deinem Alter musst du dich selbst unterhalten.
Kapı kendi kendine kapandı.
- Die Tür ging von selbst zu.
Kendi kendine Almanca öğrenmek mümkün mü?
- Ist es möglich, selbständig Deutsch zu lernen?
Tom kendinden emin bir musevi.
- Tom ist ein selbstbewusster Jude.
Kendilerine yardımı dokunamayanlara yardım edin.
- Hilf denen, die sich selbst nicht helfen können.
Öğrenciler işi kendileri yaptılar.
- Die Schüler haben die Arbeit selbst gemacht.
Tom kendinden emin bir musevi.
- Tom ist ein selbstbewusster Jude.
Kendilerine yardımı dokunamayanlara yardım edin.
- Hilf denen, die sich selbst nicht helfen können.
Tom kendi kendine konuşuyor.
- Tom spricht mit sich selbst.
Kapı kendi kendine kapandı.
- Die Tür ging von selbst zu.
O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
- She is never online, even during her vacation.
O bir sineğe bile zarar veremez.
- She can't even harm a fly.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar!
- Now I love you guys even more!
Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
- We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
Hatta babama karşı onu destekledim.
- I supported her even against my father.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
- I barely even remember Tom.
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
- Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
- They didn't even know who they were supposed to meet.
No thing is impossible for one who has no need to do it himself.
- Nichts ist unmöglich für den, der es nicht selbst machen muss.
He has great confidence in himself.
- Er hat großes Selbstvertrauen.
Did you do it by yourself?
- Hast du das selbst gemacht?
Did you really bake the pie by yourself?
- Hast du die Pastete wirklich selbst gebacken?
Even now, it wouldn't be possible.
- Das wäre selbst jetzt nicht möglich.