savaşçılar

listen to the pronunciation of savaşçılar
Турецкий язык - Английский Язык

Определение savaşçılar в Турецкий язык Английский Язык словарь

savaşçı
warrior

Warriors never complain! - Savaşçılar asla şikayet etmez!

The warrior is conscious of both his strength and his weakness. - Savaşçı hem gücünün hem de zayıflığının bilincindedir.

savaş
warfare

Dan knows very well how to deal with psychological warfare. - Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.

The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants. - Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.

Savaş
(isim) War

War is a crime against humanity. - Savaş, insanlık dışı bir suçtur.

He returned home from Europe in 1941, when the war broke out. - O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.

savaş
{i} battle

Many soldiers suffered terrible wounds in the battle. - Birçok asker savaşta kötü yaralardan acı çekti.

He cheated death many times on the battlefield. - Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.

savaşçı
fighter

Those who are terrorists for some, are freedom fighters for others. - Bazıların terörist dedikleri diğerleri için özgürlük savaşçısıdır.

Was John Brown a terrorist or a freedom fighter? - John Brown bir terörist mi yoksa bir özgürlük savaşçısı mıydı?

savaş
{i} combat

He was sent into combat. - O, savaşa gönderildi.

The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants. - Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.

savaş
fought

The Union soldiers fought fiercely. - Birlik askerleri şiddetle savaştı.

People fought over supplies. - İnsanlar malzemeler için savaştı.

savaşçı
(someone) who advocates war or the use of military force
savaşçı
fighting

He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies. - O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.

savaşçı
warlike
savaşçı
combatant
savaş
{i} campaign

Eisenhower had campaigned to end the war. - Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.

savaş
strife
savaş
game

This game has you battle against hordes of evil stoats. - Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.

savaşçı
bellicose
savaş
action

Tom began to experience remorse for his actions during the war. - Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.

The army was involved in a number of brilliant actions during the battle. - Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.

savaş
struggle

Tom and Mary struggled to make ends meet. - Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.

There's no sign of a struggle. - Bir savaş işareti yok.

savaş
fight

Americans simply had no desire to fight. - Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.

The American Navy was ready to fight. - Amerikan Donanması savaşmaya hazırdı.

savaş
wage war
savaş
{i} crusade
savaş
hostilities
savaş
conflict

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union. - Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.

savaşçı
militant
savaşçı
militarist
savaşçı
Amazonian
kızılderili savaşçılar
brave
savaş
the battle
savaş
fray
savaş
struggle, fight, striving
savaş
fighting

There was fighting in the streets. - Sokaklarda savaş vardı.

He died fighting in the Vietnam War. - Vietnam savaşında savaşırken öldü.

savaş
war; battle; fight, struggle, combat; martial
savaş
wartime

Looting, raping, and plundering are common during wartime. - Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.

After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man. - Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.

savaşçı
belligerent
savaşçı
hawk, person who advocates war or the use of military force
savaşçı
struggler, fighter
savaşçı
trigger-happy
savaşçı
warlike, bellicose, aggressive
savaşçı
(someone) who's willing to struggle (for something)
savaşçı
combatant, fighter, warrior
savaşçı
martial
savaşçı
fighter, combatant, warrior; warlike, bellicose
savaşçı
trigger happy
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение savaşçılar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

savaş
Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele
savaş
Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, muharebe, harp
savaş
Hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele
savaş
Uğraşma, kavga, mücadele
Savaş
harp
Savaş
kıtal
Savaş
kavga
Savaşçı
muharip
Savaşçı
cidalci
savaş
Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silâhlı mücadele, harp
savaşçı
İyi veya çok savaşan, savaşkan, cengâver
savaşçı
Savaşa katılan kimse
savaşçı
Savaşan, savaş durumunda bulunan, muharip
savaşçı
Savaşan, savaş durumunda bulunan, muharip. İyi veya çok savaşan, savaşkan, cengâver