sallan

listen to the pronunciation of sallan
Турецкий язык - Английский Язык
{f} swinging

Julio is swinging in the hammock that I hung under the old oak tree. - Julio, eski meşe ağacına kurduğum salıncakta sallanıyor.

The lamp was swinging back and forth. - Lamba ileri geri sallanıyordu.

{f} bob

The little boat bobbed on the rough sea. - Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.

{f} lurch

The train suddenly lurched. - Tren aniden sallandı.

{f} sway

Tom is swaying slightly with the music. - Tom müzikle hafifçe sallanıyor.

Look how the trees sway in that wind. - Ağaçların rüzgarda nasıl sallandığına bak.

{i} waggle
{f} swaying

The flowers were swaying in the wind. - Çiçekler rüzgarda sallanıyordu.

Tom is swaying slightly with the music. - Tom müzikle hafifçe sallanıyor.

{f} wagging
{f} lurching
{f} wobble
{f} swung
{f} swing

The lamp was swinging back and forth. - Lamba ileri geri sallanıyordu.

Julio is swinging in the hammock that I hung under the old oak tree. - Julio, eski meşe ağacına kurduğum salıncakta sallanıyor.

{f} wobbling
pendulate
loaf
precess
salla
shook

We shook nuts from the tree. - Biz ağaçtan fındıkları salladık.

He shook his son by the shoulder. - O, oğlunun omuzunu salladı.

salla
{f} shake

We felt the house shake. - Evin sallandığını hissettik.

In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth. - Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.

salla
forget about it
salla
{f} shaken
salla
{f} rock

I rocked the baby on my knee. - Bebeği dizimde salladım.

Tom sat in his rocking chair, reading a novel. - Tom bir roman okurken sallanan sandalyesinde oturdu.

salla
{f} wag

The dog wagged its tail eagerly. - Köpek hevesle kuyruğunu salladı.

The dog wagged its tail. - Köpek kuyruğunu salladı.

salla
{f} waggle

Tom waggled his finger at Mary. - Tom Mary'ye parmağını salladı.

salla
{f} rocked

I rocked the baby on my knee. - Bebeği dizimde salladım.

Tom rocked back and forth in his chair. - Tom sandalyesinde ileri geri sallandı.

salla
{f} shaking

The house started shaking. - Ev sallanmaya başladı.

Don't you feel the house shaking? - Evin sallanışını hissetmiyor musun?

salla
brandish

She shouted and threatened a policeman by brandishing a knife. - O, polise bağırdı ve bir bıçak sallayarak tehdit etti.

Tom brandished a shotgun on Mary. - Tom, Mary'nin üzerine bir av tüfeği salladı.

salla
jounce
salla
wigwag
salla
dandle
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение sallan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

SALLA
(Osmanlı Dönemi) (Salli) Duâ olsun, şânı yücelsin meâlinde söylenir