If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
Can you supply me with everything I need?
- İhtiyacım olan her şeyi bana sağlayabilir misin?
The Great Lakes supply drinking water.
- The Great Lakes içme suyu sağlar.
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
I have a large family to provide for.
- Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.
She provided for her old age.
- Onun yaşlılığında geçimini sağladı.
We provided them with money and clothes.
- Biz onlara para ve giysi sağladık.
Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
- Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
They were accused of supplying arms to terrorists.
- Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
The Eurail pass allows for unlimited travel inside Europe.
- Eurail geçişi, Avrupa'da sınırsız seyahat imkanı sağlar.
A true democracy allows free speech.
- Gerçek demokrasi ücretsiz konuşma sağlar.
This school supplies textbooks to its students.
- Bu okul kendi öğrencilerine ders kitabı sağlamaktadır.
The Red Cross constantly supplies food to the disaster areas.
- Kızıl Haç afet bölgelerine sürekli olarak gıda sağlar.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
- Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.