Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
 - They took away the remains of a civilization lost in history.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
 - The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
 - We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
 - The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
 - Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.
 - The cause of his death still remains a mystery.
Sorun çözülmeden kalır.
 - The problem remains to be solved.
O, tehlike karşısında sakin kalır.
 - He remains calm in the face of danger.