Everybody suspected him of bribery.
- Herkes onun rüşvet aldığından şüphelendi.
Nine FIFA officials have been arrested and charged with racketeering and bribery.
- Dokuz FIFA yetkilisi tutuklandı ve şantaj ve rüşvet ile suçlandı.
Bribes are something that arises in conjunction with power organizations.
- Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
It's a sop to Cerberus.
- Bu bekçiye bir rüşvettir.
Police shouldn't take bribes.
- Polisler rüşvet almamalı.
He admitted he had taken bribes.
- O, rüşvet aldığını itiraf etti.
Tom has been accused of bribery.
- Tom rüşvet vermekle suçlandı.
Tom has been accused of bribery.
- Tom rüşvet vermekle suçlandı.
Tom couldn't bribe Mary. However, he tried.
- Tom Mary'ye rüşvet veremedi. Fakat, denedi.
The president of the company bribed the government minister.
- Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.