Tom hoş bir şekilde şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed pleasantly surprised.
Tom Mary'yi gördüğüne hoş bir şekilde şaşırmıştı.
- Tom was pleasantly surprised to see Mary.
Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
- It was hard for me to act pleasantly to others.
Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
- It is very pleasant to cross the ocean by ship.
Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.
- You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much.
Hiçbir şey sabah yapılan bir yürüyüş kadar hoş değil.
- Nothing is as pleasant as a walk in the morning.
Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.
- It's pleasant to take a walk on the plateau.
Kırsalda gezmeyi zevkli buldum.
- I found it pleasant walking in the country.
Hayatta hiçbir şey keyifli değildir.
- Nothing is pleasant in life.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
... although impressive in southeast amongst interior remains pleasantly simple ...