permission, liberty, grant, farewel

listen to the pronunciation of permission, liberty, grant, farewel
Английский Язык - Турецкий язык

Определение permission, liberty, grant, farewel в Английский Язык Турецкий язык словарь

leave
ayrılmak

Hoşuna gitsin ya da gitmesin, her durumda erken ayrılmak zorundasın. - In any case, you have to leave early, whether you like it or not.

O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim. - I was about to leave my house when she rang me up.

leave
bırakmak

Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi. - It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.

Konuyu ona bırakmaktan başka seçeneğimiz yoktu. - We had no choice but to leave the matter to him.

leave
izin

O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti - She took two weeks' leave and visited China.

Şimdi gitmemize izin verir misin? - Will you permit us to leave now?

leave
{f} bırakmak, terketmek
leave
bir yerde bırak
leave
{f} (taşıt) kalkmak
leave
{f} kalmak

Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi? - You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?

Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim. - I chose to leave instead of staying behind.

leave
sorumluluğuna bırakmak
leave
unutmak vazgeçmek
leave
yapraklanmak
leave
pozostawiać
leave
ayrıl,v.bırak: n.izin
leave
{f} vazgeçmek. leave a good/bad
leave
bakımına bırakmak
leave
{i} veda, ayrılma
leave
(isim) müsaade, izin, ruhsat; veda
leave
{f} yola çıkmak

Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun? - When will you be ready to leave?

Ben yola çıkmak için hazır değildim. - I wasn't ready to leave.

leave
{i} veda

Onlarla kapıda vedalaştım. - I took my leave of them at the gate.

Vedalaşmadan gitmek istemedim. - I didn't want to leave without saying goodbye.

Английский Язык - Английский Язык
{n} leave
permission, liberty, grant, farewel
Избранное