ortalık

listen to the pronunciation of ortalık
Турецкий язык - Английский Язык
middle, central
one's immediate surroundings, the area around one
surroundings, the world around
surroundings
things

Things are about to get wild. - Ortalık vahşileşmek üzere.

orta
{s} central

Kazakhstan is one of the developed countries in Central Asia. - Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

Ski jumping is popular in Nordic countries and Central Europe. - Kayakla atlama İskandinav ülkeleri ve Orta Avrupa'da popülerdir.

orta
medium

I believe the medium size will fit you better. - İnanıyorum ki orta beden sana daha iyi uyacak.

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

orta
mean

This does not mean that they have nothing in common with other peoples. - Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

Tom doesn't have a mean bone in his body. - Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.

orta
middle

The tiger laid in the middle of the cage. - Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.

That place is in the middle of nowhere. - O yer hiçbir yerin ortasında değildir.

orta
mid

The middle finger is the longest. - En uzun parmak orta parmaktır.

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

ortalık karıştırmak
to stir
ortalık karıştı
was confused mess
Ortalık kararıyor
It's getting dark
ortalık ağarmak
for it to get light outside (as dawn breaks)
ortalık bozulmak
1. for public morals to go to the dogs. 2. for law and order to cease to exist
ortalık düzelmek
1. for public morals to improve, get better. 2. for law and order to return
ortalık kararmadan
before dark, while it is light
ortalık kararmak
for it to get dark (at sunset, owing to dark clouds)
ortalık kararmak
to close in, to get dark, to fall
ortalık karışmak
for trouble and violence to break out
ortalık karışmak
(rebellion, disturbance) to break out
ortalık yatışmak
for a degree of law and order to be restored, for things to calm down
orta
moderate

Moderate exercise will refresh both mind and body. - Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.

Moderate exercise in the evening helps induce sleep. - Akşamları orta derecede egzersiz uyumaya yardım eder.

Orta
(Tıp) medius
orta
center

We sat in the center of the room. - Odanın ortasına oturduk.

This stone has a hole in the center. - Bu taşın ortasında bir deliği var.

orta
mediocre
orta
{i} midst

America is in the midst of a drug overdose epidemic. - Amerika aşırı dozda bir ilaç salgınının ortasında.

The dark night of the soul is death in the midst of life. - Ruhun karanlık gecesi hayatın ortasındaki ölümdür.

orta
centre point
orta
indifferent
orta
(Dilbilim) half open
orta
counter
orta
in-between
orta
(Meteoroloji) mediocris
orta
cross-ball
orta
med

The Medieval Era gave way to the Renaissance. - Orta çağ Rönesansa yol açtı.

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

orta
center point
orta
mid-

These tire tracks were made by a mid-size vehicle. - Bu lastik izleri orta boy bir araç tarafından yapıldı.

He's going through a mid-life crisis. - Bir orta-yaş krizine giriyor.

orta
normal

His normal position is third baseman. - Onun normal pozisyonu üçüncü orta saha oyuncusu.

He's just a normal junior high school student, not particularly intelligent. - O sadece normal bir ortaokul öğrencisidir, özellikle akıllı değildir.

orta
medial
orta
median
orta
midpoint
orta
middling
orta
average

He will get an average mark at best. - En iyi halde ortalama bir not alacak.

She reads on average three or four books a week. - O, haftada ortalama üç ya da dört kitap okur.

orta
tolerable
orta
fair to middling
orta
mezzo
orta
intermediate

Intermediate and advanced language courses are given in the language being learned. - Orta ve ileri dil kursları öğretilen dilde verilir.

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

orta
centre
orta
fair
orta
media
orta
centro-
orta
the middle
orta
ın the middle
orta
of medium
orta
phys. place, locus, field
orta
meso

What makes you think the Middle East is more important than Mesoamerica, for instance? - Örneğin Orta Doğu'nun Orta Amerika'dan daha önemli olduğunu sana düşündürten şey ne?

The earliest civilizations arose in Mesopotamia. - En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.

orta
middle, central (thing)
orta
middle, centre; central; average, medium, middle, middling; intermediate; moderate, tolerable; mediocre, indifferent
orta
middle, middle part, central part
orta
mediate
orta
mesne
orta
centre [Brit.]
orta
intermediate , medium
orta
bosom
orta
in between
orta
mesial
orta
passable
orta
secondary

Only two years after receiving their secondary school diploma, young people today know merely ten percent of what they learned on school. That's crazy! We must strive for 100 percent. - Ortaokul diplomalarını aldıktan sadece iki yıl sonra, bugün genç insanlar okulda öğrendiklerinin sadece yüzde onunu biliyorlar. Bu çılgınca! Yüzde yüz için çaba göstermeliyiz.

He attended only secondary school. - O sadece ortaokula devam etti.

orta
moderate; average, middling
orta
intermediary
orta
{i} C
orta
centripetal
orta
ides
orta
midway
orta
center,centre
orta
inbetween
Турецкий язык - Турецкий язык
İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda gibi yer
Bulunulan yer, çevre
Yaşanan ortam
Soyut anlamda, yaşanan ortam: "Bu neşe ortalığa sirayet etti."- P. Safa
Yeryüzünün görünen bölümü; çevre, etraf
Yeryüzünün görünen bölümü, çevre, etraf: "Ortalıkta güneş olmadığı, hava yine bulutlu olduğu hâlde, tatlı bir aydınlık vardı."- S. F. Abasıyanık
Herkes
Bulunulan yer, çevre: "Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme."- P. Safa. İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda gibi yer: "Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı."- H. E. Adıvar
piyasa
Orta
vasat
Orta
(Osmanlı Dönemi) CEVŞ
Orta
(Osmanlı Dönemi) VASÎT
Orta
midi
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer: "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler."- Y. K. Karaosmanoğlu
orta
Orantı
orta
Yeniçeri ocağında tabur
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm: "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler."- Ö. Seyfettin. İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
orta
İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Topluluk içinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan
orta
Görünür, algılanır durum: "Moralinin, inadının, zaman zaman da aşırı ataklığının nedeni ortadadır."- H. Taner
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş: "Aut çizgisinden nefis bir orta..."- H. Taner
orta
Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
orta
Görünür, algılanır durum
orta
İçinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan: "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu."- R. H. Karay. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
orta
Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
orta
Eğitimde zayıf ile iyi arasındaki derece
orta
İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
ortalık
Избранное