You should do the honorable thing and resign.
- Onurlu bir şey yapmalısın ve istifa etmelisin.
God save this state and this honorable court.
- Allah bu devleti ve bu onurlu mahkemeyi korusun.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
You're so much more dignified than I am.
- Sen benden çok daha onurluyorsun.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un gerçekten onurlu olduğunu biliyorum.
I am very happy and honored to meet you in person.
- Sizinle şahsen tanışmaktan çok mutlu ve onurluyum.
Honor has not to be won; it must only not be lost.
- Onur kazanılmamalı; o sadece kaybedilmemeli.
Then the guest of honor opens them and expresses his or her appreciation.
- Sonra onur konuğu onları açar ve şükranlarını ifade eder.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
This is the word to regain our dignity.
- Bu, onurumuzu tekrar kazanmak için kelimedir.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.