Chris noticed Kate walking through the neighborhood with a strange boy.
- Chris Kate'i tuhaf bir çocukla mahallede yürürken fark etti.
Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.
- Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
- Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
Sigh, this used to be a nice neighbourhood.
- Ah, ah, bu güzel bir mahalleydi.
The parolee started to live in his hometown.
- Şartlı tahliye edilen mahkum mahallesinde yaşamaya başladı.
This song reminds me of my hometown.
- Bu şarkı bana mahallemi hatırlatır.
I'm going to my quarters.
- Ben mahalleme gidiyorum.
Tom must remain in his quarters.
- Tom mahallesinde kalmalıdır.
There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
Tom and Mary and their children all live together in a small house on the outskirts of Boston.
- Tom ve Mary ve çocukları hepsi Boston'un kenar mahallelerinde küçük bir evde birlikte yaşamaktadır.
Tom lives on the outskirts of town.
- Tom şehrin kenar mahallelerinde yaşıyor.