Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.
 - I worked my way through college.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
 - I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
İşleri bizim usulümüzle yapmak zorunda kalacaksın.
 - You'll have to do things our way.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
 - Tom got it done the right way.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
 - The lake is a long way from here.
İstasyon az bir mesafede.
 - The station is a little way off.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
 - As they didn't know the way, they soon got lost.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
 - Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Biz bunu son kez senin yönteminle denedik ve işe yaramadı.
 - We tried it your way last time and it didn't work.
Biz senin yönteminin dışında kalacağız.
 - We'll stay out of your way.
O çok uzakta yaşıyor.
 - He lives a long way away.
O adam biraz uzakta duruyordu fakat Tom'un bağırdığını duyunca geri döndü.
 - That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
Bizim tarafa yolun düşerse, bize uğramayı unutma.
 - Be sure to drop in on us if you come our way.
Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
 - Would you mind looking the other way while I change my clothes?
Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
 - His warm way with people had made him hugely popular.
Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.
 - There have been a lot of complaints about the way Tom behaves.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
 - The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Yağmur yağdıktan sonra havanın çok taze ve temiz olması durumunu seviyorum.
 - I love the way the air is so fresh and clean after it rains.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
 - A person's way of looking at something depends on his situation.
Kız kardeşim ve ben her bakımdan farklıyız.
 - My sister and I are different in every way.
Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
 - Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.