Hava, sudan hafiftir.
- Luft ist leichter als Wasser.
Herkes bunu kolayca yapabilir.
- Jeder kann es mit Leichtigkeit machen.
Büyük bir alim gibi, soruyu kolayca yanıtladı.
- Ganz der große Gelehrte, beantwortete er die Frage mit Leichtigkeit.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Tom televizyon izlerken rahat bir koltukta oturuyordu.
- Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
- To be always honest is not easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.
- You always take things too easy.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde.
- My house is within easy reach of the station.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
Angels can fly because they can take themselves lightly.
- Engel können fliegen, weil sie sich selbst leicht nehmen können.
He takes everything lightly.
- Er nimmt alles auf die leichte Schulter.