Generally speaking, distance runners are less flexible than sprinters.
- Genel anlamda, mesafe koşucuları kısa mesafe koşucularından daha az esnektir.
Some famous foreign runners entered that race.
- Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi.
The runners poured water over their heads.
- Koşucular suyu kafalarına döktü.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
Tony is a fast runner.
- Tony hızlı bir koşucu.
What is he running after?
- O neyin peşinden koşuyor.
Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.
Some famous foreign runners entered that race.
- Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi.
You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
- Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
They are running in the park.
- Onlar parkta koşuyorlar.
Don't run about wildly in the room.
- Odada çılgın gibi koşuşturma.
I make it a rule to go jogging every morning.
- Her sabah koşuya gitmeyi kural haline getiririm.
I think jogging is good exercise.
- Ben koşunun iyi bir egzersiz olduğunu düşünüyorum.