Forced disappearance is a crime against humanity.
- Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
Old customs keep disappearing.
- Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.
We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
You don't want to get lost, so take your mother's hand.
- Kaybolmak istemiyorsun, bu yüzden annenin elini tut.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
I just want to disappear.
- Ben sadece ortadan kaybolmak istiyorum.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
We are going to look into the disappearance of the money.
- Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.