My university friend is against terror.
 - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
I am against this project.
 - Ben bu projeye karşıyım.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
 - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
They live in the house opposite to ours.
 - Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
Their house is just opposite the bus stop.
 - Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
They didn't accept the counterproposal.
 - Onlar karşı teklifi kabul etmediler.
The policeman discovered counterevidence.
 - Polis karşı delili keşfetti.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
 - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
 - Bence, sigara karşıtı yasa makul.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
 - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
 - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
 - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
My attitude towards him changed.
 - Ona karşı tavrım değişti.
There is no evidence to the contrary.
 - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Never contradict your elders.
 - Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
 - ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
Fortunately they had no storms on the way.
 - Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
Do not forget to meet me at the station.
 - Beni istasyonda karşılamayı unutma.
They are strongly opposing my proposal.
 - Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
He joined the opposing team.
 - O, karşı takıma katıldı.
Tom is facing a challenge.
 - Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
Russia is facing great financial difficulties.
 - Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
The candidate made wild accusations against his opponent.
 - Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
He doesn't stand a chance against his opponent.
 - Onun rakibine karşı bir şansı yok.
He's opposed to racial discrimination.
 - O, ırksal ayrımcılığa karşı çıktı.
He's opposed to racial discrimination.
 - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I think I've met you before.
 - Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
He recoiled before his master's anger.
 - O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
 - Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
 - Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
Compare your translation with the one on the blackboard.
 - Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
Compare the translation with the original.
 - Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
 - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
He's opposed to racial discrimination.
 - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
 - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I am against this project.
 - Ben bu projeye karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
 - Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
 - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
 - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
 - Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
 - Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
It was heroic of them to oppose the enemy.
 - Düşmana karşı koymak onların kahramanlığıydı.
I find him irresistible.
 - Onu karşı konulamaz buluyorum.
I find them irresistible.
 - Onları karşı konulamaz buluyorum.
We won't hesitate to fight back.
 - Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.
You've got to fight back.
 - Karşı koymak zorundasın.
Someone has to confront them.
 - Biri onlara karşı koymak zorunda.
Someone has to confront him.
 - Biri ona karşı koymak zorunda.
The teacher and I sat down face to face.
 - Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
I was face to face with my parents' murder.
 - Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
I know how overwhelming it can be.
 - Bunun ne kadar karşı konulmaz olabileceğini biliyorum.
Will there be resistance?
 - Karşı koyma olacak mı?
Resistance is futile.
 - Karşı koymanın faydası yok.
We need strong leaders who are not afraid of standing up to political correctness.
 - Bizim politik doğruluğa karşı koymaktan korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var.
You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
 - Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.
You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
 - Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.