My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
Tom sat opposite Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown.
- Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.
Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
- Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Never contradict your elders.
- Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
They are strongly opposing my proposal.
- Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
Tom is facing a challenge.
- Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
He's opposed to racial discrimination.
- O, ırksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
- Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
Tom is opposed to the plan.
- Tom plana karşı çıkıyor.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
- Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
- Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.
It was heroic of them to oppose the enemy.
- Düşmana karşı koymak onların kahramanlığıydı.
I find him irresistible.
- Onu karşı konulamaz buluyorum.
I find them irresistible.
- Onları karşı konulamaz buluyorum.
You've got to fight back.
- Karşı koymak zorundasın.
We won't hesitate to fight back.
- Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.
Someone has to confront him.
- Biri ona karşı koymak zorunda.
Someone has to confront them.
- Biri onlara karşı koymak zorunda.
I was face to face with my parents' murder.
- Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
I know how overwhelming it can be.
- Bunun ne kadar karşı konulmaz olabileceğini biliyorum.
Resistance is futile.
- Karşı koymanın faydası yok.
Will there be resistance?
- Karşı koyma olacak mı?
We need strong leaders who are not afraid of standing up to political correctness.
- Bizim politik doğruluğa karşı koymaktan korkmayan güçlü liderlere ihtiyacımız var.
You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
- Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.
You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
- Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.